Tarih: 24.04.2025 09:40

Deprem Değil, İhmal Öldürür: Kanal Değil, Akıl Açın

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye bir deprem ülkesi. 

Bu bir ihtimal değil, bir kader değil—bu bir gerçektir. 

Bilim susmaz. Akademisyenler, jeologlar, mühendisler yıllardır haykırıyorlar: “Hazır değiliz!” diyorlar. 

“Yıkım kapıda!” diyorlar. Ama onların sesi duvarlara çarpıyor, saraya değil. 

Çünkü bu ülkede sesin yüksekliği değil, kimin lehine olduğu önemlidir.

Çünkü bu ülkede bilim, sadece rantla çelişmediği sürece makbuldür.

Evet, bu topraklar çatırdamaya mahkûm. 

Ama asıl korkunç olan şey, fay hatlarının değil, akıl hatlarının suskunluğu. 

Her büyük depremden sonra üç günlüğüne açılan vicdanlar, dördüncü gün yine ihalelerin, rant projelerinin, şatafatlı törenlerin arkasına saklanıyor. 

Bir sabah binlerce insanı mezara gömecek bir felaketin gölgesi altında yaşarken, iktidar neyle meşgul? Kanal İstanbul gibi, doğaya, akla ve vicdana ihanetten ibaret bir projeyle.

Kanal İstanbul, bir ihtiyaç değil, bir ego tatmini projesidir. 

Ülkeye katkısı sıfır, zararı sonsuzdur. 

Uzmanlar diyor ki: “Bu proje, su kaynaklarını tehdit eder, ekolojik dengeyi bozar, deprem riskini artırır.” 

Ama yetkililer dinlemez, çünkü bilim onlar için bir engeldir; çıkarlarıyla çelişen her gerçek düşmandır.

Bugün Türkiye, Kanal İstanbul gibi akıldışı bir projeye milyarlar gömerken, deprem toplanma alanlarının AVM’ye dönüştüğü bir ülkedir. 

Doğa haykırıyor, “Beni rahat bırakın” diyor. Ama iktidar, doğayı bile ihaleye açmaya çalışıyor. 

Sadece denizleri değil, fay hatlarını da satılık görüyorlar. 

Yetmezmiş gibi, bu ülkenin en büyük metropolünü yöneten seçilmiş belediye başkanını—Ekrem İmamoğlu’nu—hukuksuzca cezaevine gönderiyorlar. 

Ve bunu bir "siyasi başarı" olarak sunmaya cüret ediyorlar.

Bu sadece bir kişinin tutuklanması değil; bu, 16 milyon insanın güvenliğini, geleceğini, yaşam hakkını gasp etmektir.

 Bu bir darbedir. Sandığa, iradeye, şehir hakkına vurulan sivil bir darbe.

Deprem anında kimin yöneteceği, kimin halkı organize edeceği, kimin hesap vereceği belli değilken; bu ülkenin en büyük kentine siyasi hesaplaşmayla başsızlık dayatılıyor.

 Çünkü onlar için asıl tehlike yer altındaki faylar değil; yer üstündeki akıllı, vizyon sahibi yöneticilerdir.

Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğu, sadece bir hukuk skandalı değildir; aynı zamanda İstanbul’un afetlere karşı dirençsiz bırakılmasının adıdır. 

Bilim insanlarının yıllardır çığlık çığlığa uyardığı deprem kapıdayken, bu kenti akılsızlaştırmak, başsızlaştırmak, göz göre göre ölüme terk etmektir. 

Bu bir ihmal değil, bilinçli bir sabotajdır.

Depremle mücadele, beton dökmek değil; akıl dökmektir. 

Ama bizim ülkemizde akıl, müteahhit kârı kadar değer görmüyor. 

Bilim adamları "önlem alın" dedikçe, birileri yeni AVM temeli atıyor. 

Yer bilimciler “fay hattına yaklaşmayın” dedikçe, birileri o fayın üstüne rezidans dikiyor. 

Neden? Çünkü ölen halk olacak, ama zenginleşen onlar.

Yetkililer bilmelidir: Deprem değil ihmal öldürür. Bunu 1999’da gördük, Elazığ’da yaşadık, İzmir’de Hatayda  bir kez daha öğrendik. 

Ama siz hâlâ susuyorsanız, siz hâlâ başka masallar anlatıyorsanız, siz halkı değil kendi servetinizi koruyorsunuz demektir.

 Artık yeter. Halk ölmesin diye bağıran profesörlerin sesi, lüks içinde yaşayan bakanlardan daha değerlidir. 

Ve bir gün, o profesörlerin sesi sizden yüksek çıkacak. Çünkü toprak ölüleri saklar ama gerçeği saklamaz.

Kanal değil, akıl açın. Beton değil, vicdan dökün. Yoksa bir gün, siz de o molozların altında kalacaksınız. 

Ve o gün geldiğinde, ne saraylarınız ne de sus paylarınız sizi kurtarabilecek.

Deprem bu ülkenin yazgısıysa, ihmal bu ülkenin cinayetidir. 

Ve bu cinayetin failleri bellidir: Bilimi susturanlar, liyakati aşağılayanlar, afeti ranta çevirenler.

Her “önlem alın” diyen bilim insanının üstüne beton döken bir sistemden başka ne beklenir? 

Kanal değil, akıl açın. 

Beton değil, vicdan dökün. 

Bilimi değil, yalancılığı cezalandırın.

 Görevini yapan belediye başkanlarını değil, halkı ranta kurban edenleri yargılayın.

Aksi takdirde, bir sabah fay kırılacak. Ve o gün geldiğinde sadece binalar değil, sizin kurduğunuz sahte düzen de yerle bir olacak. 

Çünkü toprak her şeyi saklar, ama gerçeği asla.

LEYLA YILDIZ ATAHAN




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —