PKK ile Barış Süreci: Siyasi Satranç ve Devletin Yeniden Tanımı
AKP ve MHP'nin Süreçten Elde Edebileceği Olası Kazançlar
AKP için barış süreci, çözüm süreci benzeri bir hamleyle hem iç siyasette yeniden bir yumuşama zemini yaratma hem de Kürt seçmene yeniden ulaşma imkânı anlamına gelir. Ekonomik darboğaz, oy kaybı ve genç seçmende erime yaşayan iktidar için, yeni bir “barış” mesajı toplumsal psikolojide bir rahatlama etkisi yaratabilir.
MHP içinse bu süreç risklidir. 2015’ten sonra milliyetçi tabanını genişletmiş ve “terörle mücadele” söylemini temel dayanak haline getirmiştir. Ancak pragmatik olarak, devletle özdeşleşen pozisyonu sayesinde, MHP bu tür bir süreci “devlet aklının takdiri” gibi meşrulaştırma imkânına sahiptir. Milliyetçi tabanının tepkisi ise sokaktan çok sandıkta hissedilir.
PKK Affının Sınırı Nereye Kadar Gidecek?
Her barış süreci gibi bu da “af” meselesini gündeme getirir. Buradaki temel ayrım:
Siyasi figürlerin affı mı, silahlı kadroların dağdan inişi mi?
Örgütün lider kadrosu, özellikle Öcalan dışında, kapsama alınacak mı?
Kırmızı bültenle aranan isimler Türkiye’ye mi getirilecek, yoksa siyasi sürgünlük mü uygulanacak?
Af, sembolik düzeyde olabilir (örneğin Öcalan’a ev hapsi); yahut daha geniş tutulursa ciddi bir toplumsal infial yaratabilir. Bu noktada “af” ile birlikte bir haklar paketi de gündeme gelebilir. Ancak bu paket Anayasa değişikliği gerektirecek düzeyde olursa, siyasetin fay hattını çatlatabilir.
PKK ile DEM Parti Talepleri Ne Kadar Örtüşüyor?
DEM Parti yerel demokrasi, ana dilde eğitim, siyasal temsilde eşitlik gibi hak temelli taleplerde bulunurken; PKK daha çok konfederal bir yönetime, silahlı gücünü muhafaza edeceği bir modele yönelmişti. Günümüzde ise PKK’nin de “demokratik özerklik” çizgisine geri çekildiği söylenebilir.
Fakat unutulmamalı: DEM Parti'nin halkla ve siyasetle kurduğu ilişki sivil; PKK’ninki ise hâlâ silahlı ve ideolojik. Bu ikili yapı, taleplerin örtüşmesini değil, zaman zaman çatışmasını doğurur. Ancak Ankara'nın gözünde ikisi çoğu zaman “bir bütün” gibi görülür ve bu da müzakereleri karmaşıklaştırır.
Dış Politika Ayağı:nda Kimler Ne İstiyor?
ABD ve Avrupa, Türkiye’nin PKK ile silahlı çatışmasından ziyade “Kürt sorununu” siyasal yolla çözmesini arzu eder. Bunun iki nedeni var:
Türkiye'nin bölgedeki istikrar rolünü yitirmemesi
Suriye’deki PYD-YPG hattı ile Türkiye’nin doğrudan çatışmaması
Irak Kürdistanı, özellikle Barzani yönetimi, yeni bir barış sürecini ekonomik ve siyasi çıkarları gereği destekleyebilir. Ancak İran ve Suriye, Türkiye’nin Kürtlere alan açmasını uzun vadeli bir güvenlik tehdidi olarak görür.
İsrail gibi aktörler ise bu süreci, Türkiye’nin bölgesel politikalarını şekillendirecek kaldıraçlardan biri olarak okur.
Türkiye Eyalet Sistemine Gider mi?
Bu sorunun kalbinde “üniter yapı mı, yerinden yönetim mi?” tartışması yatıyor. Demokratik özerklik, kendi dilinde eğitim ve yerel meclisler gibi taleplerin karşılanması, zamanla fiilî bir eyaletleşme yaratabilir. Ancak bunun anayasal teminat altına alınması, Türkiye’nin üniter yapısını açık biçimde zedeler.
Bu tür bir geçiş, sadece Kürt meselesiyle sınırlı kalmaz; diğer bölgeler de benzer taleplerde bulunabilir. Bu nedenle “eyaletleşme” meselesi, sadece siyasi değil, kurucu paradigmanın değişimi anlamına gelir.
Sürecin Türkiye'ye Olası Dezavantajları
Toplumsal Kutuplaşma Derinleşebilir: Özellikle milliyetçi-muhafazakâr taban süreci “ihanet” olarak okuyabilir.
Güvenlik Zaafiyeti Riski: Silah bırakma süreci denetlenemezse, dağdan inen kadrolar şehirlerde radikalleşebilir.
Devletin Meşruiyeti Tartışmaya Açılır: Terörle mücadelenin yerine “müzakere” gelmesi, mağdurlar nezdinde devlete olan güveni zedeleyebilir.
Seçim Mühendisliğine Dönüşebilir: Süreç, eğer sadece seçim kazanmak için kurgulanırsa, kısa vadede manipülatif, uzun vadede yıkıcı olur.
Barış mı, Satranç mı?
PKK ile yeni bir barış süreci, eğer samimi, kapsamlı ve toplumsal meşruiyete dayalıysa, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde bir dönüm noktası olabilir. Ancak siyasi fayda amacıyla kurgulanmış, şeffaf olmayan ve güvenliğe değil pazarlığa dayalı bir süreç, Türkiye’yi hem içerde hem dışarda yeni bir kaos dönemine sürükleyebilir...
Ve bizler, bu sürecin bu ülkeye neleri getirip bu ülkeden neleri götüreceğini ilerleyen zaman içerisin de daha net göreceğiz….
Sevgiyle
LEYLA YILDIZ ATAHAN