Sessiz Kahramanların Haftası:
Her yıl Nisan ayının ilk haftasında kutlanan Polis Haftası, sadece bir takvim yaprağındaki tarih değildir.
Bu hafta, siren seslerinin ardında kalan uykusuz geceleri, yarım bırakılmış bayram kahkahalarını, görev ile vicdan arasında sıkışmış hayatları ve bitmeyen bir mücadeleyi temsil eder.
Bu hafta, göz önünde olmayan bir dünyanın kapısını aralar: Sessiz kahramanların, yani polislerin dünyasını...
Fakat o kapıdan içeri yalnızca alkışlarla, tebrik mesajlarıyla girmek yeterli midir?
Görünmeyeni görmeden, yükü omuzlamadan edilen birkaç güzel söz, bu ağır mesuliyeti hafifletmeye yeter mi?
Gerçek bir takdir, yalnızca yürekle değil, iradeyle de yapılır.
Polislerimiz, 24 saat esasına dayalı vardiya sistemleriyle görev yapar.
Bu sistem, biyolojik ritmi bozar; uyku düzenini, aile hayatını ve sosyal bağları zedeler.
Yapılan çalışmalar, vardiyalı çalışma sisteminin uyku bozuklukları, hipertansiyon, sindirim sistemi rahatsızlıkları ve depresyon gibi sağlık problemleriyle doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir.
Ayrıca düzensiz vardiya sistemlerinin çalışanlar üzerindeki yıpratıcı etkisi, mesleki tükenmişliği (burnout) ciddi biçimde artırmaktadır.
Görevleri sadece düzeni sağlamak değildir; kimi zaman bir çocuğun sessiz ağlayışında, kimi zaman karanlık bir sokakta sonlanan hayatın izlerini taşırlar.
Her olay bir iz bırakır: cinayet mahalleri, çocuk istismarı dosyaları, aile içi şiddet tutanakları...
Polis memurlarında travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) görülme oranı, genel toplum ortalamasının üç katına kadar çıkmaktadır.
Ancak bu yük görünmez; çünkü görev, çoğu zaman duyguların üzerine beton dökmeyi gerektirir.
Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye'deki polislerin özlük hakları hâlâ sınırlıdır.
OECD ve Avrupa Polis Koleji (CEPOL) verilerine göre, Almanya, İsveç ve Norveç gibi ülkelerde haftalık çalışma saatleri 37,5 ila 40 saat arasında sınırlandırılmışken, Türkiye’de polislerin fiili çalışma süresi haftada 60 saate kadar çıkabilmektedir.
Ayrıca bu ülkelerde polise düzenli olarak psikolojik danışmanlık hizmetleri sunulurken, Türkiye’de bu destek sistematik ve zorunlu bir yapıdan yoksundur.
Bu noktada artık sembolik jestler değil, somut adımlar gereklidir.
Yıpranma paylarının bilimsel esaslara göre artırılması, düzenli izin ve dinlenme hakkının anayasal güvence altına alınması, görev sonrası psikolojik rehabilitasyon imkanlarının sağlanması bir lütuf değil, bir zorunluluktur.
Bu haklar, sadece çalışanları değil, toplumun genel güvenlik ve huzur algısını da doğrudan etkiler.
Unutulmamalıdır ki, bir toplum adaleti sağlayan, güvenliği temin eden bireylerine ne ölçüde değer veriyorsa, o ölçüde güçlüdür.
Polis yalnızca kolluk değil, aynı zamanda toplumsal vicdanın sahadaki temsilcisidir.
Bu nedenle, Polis Haftası yalnızca bir hatırlatma değil; bir çağrı, bir vicdan muhasebesi olmalıdır.
Sözlerimi Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘’ Türk polisi cumhuriyetin ve milletin huzur ve güvenliğinin teminatıdır'' sözleriyle tamamlıyor, tüm emniyet teşkilatımızı ve görevi başında şehit düşen kahramanlarımızı rahmet, minnet ve saygıyla selamlıyorum.
Bu sesleniş, yalnızca bir teşekkür değil, aynı zamanda bir söz: Onların yalnız olmadığını duyurmak ve hak ettikleri şartlar için mücadele etmeye devam etmek.
LEYLA YILDIZ ATAHAN