Tarih: 05.05.2025 12:19

Suç Makinası Devrede: Özgür Özel’e Saldırı Bir Tesadüfmü

Facebook Twitter Linked-in

Suç Makinası Devrede: Özgür Özel’e Saldırı Bir Tesadüfmü

Dün, DEM Partili Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni çıkışında yaşanan saldırı; ne bir cinnet nöbetidir, ne de basit bir güvenlik açığı… 

Bu olay, Türkiye’nin yorgun ama dirençli kalan demokratik damarına, muhalefet iradesine ve halkın siyasal varoluş hakkına doğrudan yönelmiş organize bir operasyondur. 

Ve bu operasyon, tesadüf kisvesi altında gizlenmeyecek kadar bariz, mesaj taşıyacak kadar cüretkârdır.

Hatırlayalım: Daha önce Kemal Kılıçdaroğlu, şehit cenazesi bahanesiyle bir linç girişiminin eşiğine getirilmişti. 

Devletin gözleri önünde öfkeli kalabalıklar tarafından hedef alınmıştı. 

O gün, "kontrolden çıkmış vatandaşlar" diye geçiştirilen o güruh, aslında organize bir sindirme makinasının birer dişlisiydi. 

Ve bugün, aynı dişliler bir kez daha döndü.

Bu kez hedefte, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel vardı. 

Karşısına dikilen kişi ise çocuk katili bir hükümlüydü. 

Müebbet hapse mahkûm edilmiş bir suçlu, hiçbir denetim mekanizmasına takılmadan, hiçbir engelle karşılaşmadan, muhalefet liderine birkaç adım mesafeye kadar ilerleyebildi.

Bu tablo, sadece hukukun değil, devletin sinir uçlarının iflas ettiğinin resmidir.

Şimdi, sorulması gereken o buz gibi soruyu sormak zorundayız: Müebbet hapis cezası almış bir suçlu, nasıl olur da toplum içinde böylesine rahat dolaşır? 

Bu cesareti nereden bulur? 

Kimlerin gölgesinde, kimlerin zırhıyla hareket eder? 

Bu kişi sadece kendi iradesiyle mi hareket etti, yoksa ona “şimdi git” diyen bir akıl mı vardı arkasında?

Bu olay, bireysel değil; sistematiktir.

Devletin içinde çöreklenmiş çürümüş unsurların, siyasallaşmış güvenlik aygıtlarının ve cezasızlık kültürüyle beslenen hukuk boşluğunun bir ürünüdür. 

Bu saldırı, Özgür Özel’in şahsında tüm muhalefete, hatta halkın temsil iradesine gözdağıdır. 

Ve açık konuşalım: Bu, bir ön uyarıdır. “Artık sahada değilsiniz, hedeftesiniz” demenin fiili hâlidir.

Bugün bu organize yapının maskesi, "öfkeli yurttaş" ya da "psikolojik rahatsızlığı olan birey" gibi kılıflarla kamufle ediliyor. 

Ancak biliyoruz ki bu maskelerin ardında tek merkezden beslenen bir tehdit zinciri var. 

Hedeflerine sistemli şekilde ilerliyor, devletin reflekslerini felç ederek ilerliyorlar.

Ve daha da vahimi: Bu ülkede kolluk kuvvetleri, savcılar, hâkimler ve istihbarat birimleri bu gidişatı ya izliyor ya da görmezden geliyor. 

Sessizlik, tarafsızlık değildir. Sessizlik; suça zemin hazırlamaktır. 

Sessizlik, kurbanın değil, failin lehine işleyen bir iş birlikçiliktir.

Eğer bu saldırı, tüm yönleriyle aydınlatılmazsa; eğer bu olayın arkasındaki yapılar ortaya çıkarılmazsa, bilin ki bugün atılan yumruk yarın bir başka muhalifin göğsüne saplanacak kurşunun habercisidir. Ve o kurşunun tetiğini çeken kadar, tetiği çekenin arkasında susanlar da suçlu olacaktır.

Türkiye, bu karanlık döngüyü kırmak zorundadır.

Bu yalnızca bir siyasetçiye yapılan saldırı değildir. 

Bu, halkın “benim adıma konuş” diyerek yetki verdiği temsile, yani demokrasinin bizzat kendisine yapılan bir darbedir. 

Eğer bu darbeye karşı susarsak, bilinsin ki tarih bu suskunluğu suç ortaklığı sayacaktır.

Şimdi susanlar, yarın saldırıya uğrayanın adının kendileri olabileceğini unutmasın. 

Çünkü bu düzenin hedefinde yalnızca muhalefet yok, hepimiz varız. Ve eğer sesimizi yükseltmezsek, sıradaki biz olacağız.

Sevgiyle

LEYLA YILDIZ ATAHAN




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —